INTERNET: Sansür Geliyor, Ekonomi Baltalanıyor, Yargı Denetimi Kalkıyor!
Ülkemizde Internet üzerinden işlenen suçlarla mücadele konusunda özel hüküm getirme ve Avrupa Birliği mevzuatı ile uyum sağlama ihtiyaçları kabul tarihi 4 Mayıs 2007 olan 5651 Sayılı Internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’la (“5651 Sayılı Kanun”) giderilmeye çalışılmıştır.
Ancak bir önceki yazımda belirttiğim gibi 5651 Sayılı Kanun son derece yetersiz kalmış ve özetle yanlış tanımlar getirmiş, katalog suçları yanlış belirlemiş, idareye yargılama gerektiren bir takım yetkiler vererek anayasal yetki gaspına sebebiyet vermiş, Uyar – Kaldır yöntemini çok yetersiz şekilde düzenlemiştir.
Nitekim bir önceki yazımda sebebine detayla değindiğim üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”) tarafından da tespit edilmiştir.
Yıllardır bizler dahil uygulamacılar, akademisyenler ve Internet aktörleri 5651 Sayılı yasanın ve ilgili mevzuatın düzeltilmesi için çok önemli girişimlerde bulunmuş, sayısız toplantılar yapmış, değişiklik tekliflerini ilgili makamlara iletmiştir. İyi niyetle tüm ülke bunların dinlenmesini ve bunun üzerine ülkenin ekonomik, sosyal, hukuki ve eğitim menfaatlerine yönelik adımlar atılmasını beklerken ne yazık ki dün gece yarısı itibarı ile bu beklentilerimizin sonu hüsran olmuştur.
7 Ocak 2014 Salı günü öğleden sonra TBMM Plan ve Bütçe komisyonunda görüşülmeye başlanarak, gece yarısına doğru Genel Kurul’a sunulma kararı alınan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” isminde bir TORBA YASA’nın (“Torba Yasa”) 92. ile 108. Maddeleri ile 5651 Sayılı Kanun değiştirilecektir.
Zaten hemen her tarafında ciddi problemler olan 5651 Sayılı Kanunun, Torba Yasa ile getirilecek yeni hükümlerinin HEPSİ de çok ciddi problemlere gebe hatta bence Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilir niteliktedir.
MADDE İKİ:
Tanımlar başlıklı İkinci Madde’ye suç teşkil eden içeriğe aynı anda hem “erişimin engellenmesi” hem de bunu “içerikten çıkarma” önlem veya sonuçları bağlanarak bir karışıklık yaratılmıştır. Suç teşkil eden içeriğe erişimin engellenmesi korunmak istenen hukuki menfaat bakımından yeterli olabilecek iken içerikten çıkarma öngörülerek bir içeriğin global olarak tüm dünyadaki Internet alanında yok edilmesi sonucu doğurulmuştur. Bu durum Türk hukukunun uygulama alanı olan sınırlarımız yani hükümranlık alanımız dışına taşmaktadır. Bu şekilde bir zorunluluğa tabi olan hiçbir yabancı veya yerli yer sağlayıcı ülkemizde çok pahalı olan sunucular, bilişim alt yapıları, iletim ve iletişim altyapıları kurarak yatırım yapmaz. Bu yatırımı yaptıktan sonra Türkiye’yi merkez seçerek bölgesel veya global bir bilişim hizmeti (yer sağlayıcılık, sair hizmet sağlayıcılıkları, bulut bilişim, iletişim vs) vermez. Bu durum dijital ekonomimizi, ülkemizi bir bilişim yatırım cazibe merkezi olmaktan çıkaracak ve mevcut aktörleri de kaçıracaktır. Gelişmiş ülkelerde toplam ticaret hacminin %12’sine varan dijital ekonomi, ülkemizde saplandığı %1,5’ları aşması zorlaşacaktır.
Getirilen diğer tanımlar ile URL, Uyarı yöntemi ve Erişim Sağlayıcıları Birliği kavramları tanımlanmak istenmektedir. Bunlara aşağıda değineceğim.
MADDE ÜÇ:
Bildirim yükümlülüğü isimli Üçüncü Madde ile gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında faaliyet yürütenlere Internet sayfalarında tespit edilebilen basit bir e-mail adresinden bile geçerli tebligat yapılabilmesi düzenlenmektedir. Bu durum gerek tebligat mevzuatımız ile gerekse taraf olduğumuz iki ya da çok taraflı uluslararası anlaşmalarla korunmaya çalışılan hukuki menfaatleri ve tebligat güvenliğini ihlal eder niteliktedir. Geçerli tebligata bağlanan süreler ve süreçler Internet üzerinde bulunan basit bir e-mail adresine gönderilecek bir e-mail ile sağlanması hukuki güvenliği derinden zedelemektedir. O e-mail’in gidip gitmediği, ulaşıp ulaşmadığı, ulaştıysa ne zaman açıldığı, açıldıysa tebellüğ yetkisi sahibi tarafından alınıp alınmadığı belli kayıt yöntemleri olmadan anlaşılamaz.
Kaldı ki yurt dışında bulunan bir hizmet sağlayıcıyı bu şekilde temerrüde düşürmek, bu şekilde hukuki sorumluluk doğurucu işleme ve yargılama usullerine (hak düşürücü süreler, zaman aşımları vs) tabi kılmak, bu süjelerin ülkelerinin kamu hukukuna da aykırı düşerek uygulanmaz hale gelebilir.
MADDE DÖRT:
Bu madde ile içerik sağlayıcı, idarenin talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde idareye teslim etmesi ve idarece bildirilen tedbirleri alması öngörülmektedir. Hükmün içeriği talep edilen bilginin mahiyeti gibi talep usulü de bir kanundan beklenecek belirginlikte değildir. Bilginin hassas bilgi, şahsi bilgi, gizli bilgi, ticari sır ve sair çeşitleri vardır. Hangi bilginin hangi yöntemle talep edileceği, tedbirlerin ne olabileceği bireysel hakların ve mahremiyetin korunması, doğru uygulama için elzemdir. Bu kadar genel bir ifade hiçbir anlam vermemekte hiçbir sınır çizmemektedir.
MADDE BEŞ:
Yer sağlayıcıya iki yıla kadar içerik saklama yükümlülüğü getirilmesi suçla mücadele bakımından olumsuz değildir. Ancak maliyet artırıcı ve yatırımı olumsuz etkileyici yönü olur. Yine de suçla mücadele bakımından bu hükmü olumsuz karşılamıyoruz. Bununla birlikte bir yıl mı iki yıl mı kanun bunu göstermeli bu kadar küçük bir yıl gibi bir detayı yönetmeliğe bırakmamalıdır.
Bu madde ayrıca Yer Sağlayıcılar’ın bir yönetmelikle kategorize edileceğini öngörmektedir. O zaman burada genel tanımının dahi yapılması anlamsız kalmaktadır. Yer sağlayıcıların kimin tarafından çıkarılacağı dahi gösterilmemiş olan bir yönetmeliğe bırakılması Internet aktörleri arasında eko sisteme en fazla katkıda bulunan yer sağlayıcılarının önemine oranla yanlış olduğu gibi, normlar hiyerarşisine de aykırıdır ve idareye gayrimakul bir takdir hakkı ve keyfi hareket alanı tanımaktadır. Kategorizasyon yapılacaksa da mutlaka sektörün aktörlerine ve hukukçulara danışılmalı, gelişmiş ve çağdaş ülkelerin hukukları çok detaylı olarak incelenerek bu kategorizasyon yönetmelikle değil Kanun ile yapılmalıdır.
İdare tarafından yer sağlayıcılara on bin ila yüzbin Türk Lirası arasında ceza verilmesi, Cezaların öngörülebilir ve orantılı olma prensibine aykırıdır. Ceza Mahkemeleri bile, alt veya üst sınırdan para cezası verirken fiilin tekerrürü, işlenme şartları, işleyenin durumu vb bir çok parametreyi göz önünde tutup, gerekçe göstermesi gerekirken idari bir kuruma hem fahiş, hem de keyfi olabilecek, arasında 10 kat farklı sınırlar arasında bir para cezası yetkisi verilmesi ceza politikaları tarafından da yanlıştır.
MADDE ALTI / A:
Kanun’a bu maddeyle tamamen yeni bir kurum tesis edecek şekilde Erişim Sağlayanlar Birliği getirilmektedir. İronik bir biçimde Erişim Sağlayanlar Birliği’nin tek amacı ise erişimi ENGELLEMEKTİR! Böyle bir Birliğin kurulmasını icbar etmeden önce varlık sebebini, amacını, uygulamasını ve sonucunun değerlendirilmesi gerekirdi. Türkiye’de kaç tane gerçek anlamda erişim sağlayan vardır? Bunların piyasadaki hakimiyet oranları nedir? Herbirine gerekli alt yapıya katılmak zorunluluğu verilmiş olsa da bu katkı ve sorumluluk payı nasıl paylaştırılacaktır? En fazla gelir elde eden hâkim bir erişim sağlayıcı ile çok daha ufak bir erişim sağlayıcı nasıl olur da yatırımdan, alt yapıdan ve hukuki sorumluluktan eşit olarak mükellef tutulabilir? Bugün olmayan ancak bundan üç yıl sonra faaliyete geçecek bir erişim sağlayıcının durumu ne olacaktır, bu konulara nasıl katılacaktır?
Bu birliğe üye olmayana erişim sağlayıcılık lisansı verilemeyerek devlet eliyle sektör dışına itilmesi hem rekabet hukuku bakımından sorunlar doğurmaktadır hem de hem de böyle bir erişim sağlayıcının müktesep hakkını ihlal etmektedir.
MADDE SEKİZ:
Esas olarak sekizinci madde AİHM tarafından bundan bir yıl önce AİHS’nin 10. Maddesine AYKIRI bulunmuş, hatta “kanun olma” vasfını taşımadığı tespit edilmiştir. Bu itibarla zaten tamamen çağdaş ve doğru şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Uluslararası sözleşmelerle belirlenen standartlara göre ve Anayasamıza uygun şekilde değişmesi gerekirken Torba Yasa ile sekizinci madde daha da beter hale getirilmiştir.
Sekizinci madde ile öngörülen katalog suçlar dediğimiz liste tahdidi midir, tadadi midir? Bunlar dışındaki suçlar işleniyorsa, kanunun lafzından da anlayabileceğimiz gibi erişim engellenMEMELİ midir? Engellenecekse niye sadece engellenecek suç tipleri sayılmıştır ve niye diğerleri bunun içinde yoktur? Engellenmeyecekse niye uygulamada engellenmektedir? Bu sorular her zaman cevapsız kalmıştır.
Sekizinci maddede katalog suç olarak belirlenerek erişimin engelleneceği söylenen suç tiplerinin dışında terör suçları, mali suçlar (dolandırıcılık, zimmet,) bankacılık ve sermaye piyasalarına ilişkin suçlar, fikri mülkiyetlere ilişkin suçlar, hakaret suçu, kamu sağlığını ve kamu düzenini ihlal eden suçlar gibi çok daha ağır, yaygın ve gecikmesinde zarar doğacak olan suçlar hakkında erişim engellenmesine ilişkin hüküm bulunmamaktadır.
Yukarıda belirttiklerime mukabilen Torba Yasa ile nefret suçu adı altında bir suç tipi getirilmektedir ancak bu düzenleme ceza kanununda vardır. Buna rağmen bu hükmün sekinci maddeye getirilmesi (ve aşağıda değineceğim özel hayatın ihlali konusu) katalog suçlar dışında kalan suç tiplerinde erişimin engellenmeyeceği, içerikten çıkarma yapılmayacağı yönünde adeta kanun koyucunun niyetinin teyidi anlamına gelmektedir! (NOT: Nefret suçu konusu son metinden çıkarılmıştır.)
Katalog suçlar tamamen kaldırılması veya en azından doğru belirlenmesi gerekirken ceza hukukumuzda zaten var olan nefret suçunun tek başına tekrar katalog suçlara dahil edilmesi suçla mücadele amacına ve devletin vatandaşını zarardan koruma görevine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer yandan, bir fiilin suç olup olmadığının tespiti suç ise failinin kim olduğunun tespiti ve bunun sonunda alacağı cezanın miktarının belirlenmesi ceza yargılamasını gerektirir.
Mevcut kanunda idareye müstehcenlik ve çocuk istismarı gibi iki suç tipinde re’sen içerikten çıkarma yetkisi verilmesi ve bunun yargı denetiminin dışında tutulması Anayasamıza ve ergler ayrılığına aykırı bir yetki gaspıdır.
MADDE DOKUZ:
Dokuzuncu maddeden yer sağlayıcılar bakımından hapis cezasının kaldırılması çok doğru fakat geç kalınmış bir düzenlemedir. Bütün bu teklif edilen değişiklikler içerisinde nafile bir şirin görünme çabasıdır.
Torba Yasa ile getirilecek değişiklikle, Internet üzerinden işlenen bir suçun mağduru olduğunu iddia eden kişi uyar – kaldır mekanizması dahilinde önce içerik sağlayıcısına, sonra yer sağlayıcısına gitmek yerine doğrudan sulh ceza hakimine baş vurarak içerik ve yer sağlayıcısının aksiyon almasını engellemektedir.
Daha da vahim olanı, sulh ceza hakimi içerik sağlayıcısının ve yer sağlayıcısının haberi ve itiraz hakkı dahi olmadan vereceği içerikten çıkarma veya erişimin engellenmesi kararını Erişim Sağlayanlar Birliği’ne göndererek en geç dört saat içerisinde uygulamasını sağlayabilecektir.
Bu düzenleme içerik ve yer sağlayıcıları bakımından itiraz ve adil yargılanma hakkının gaspıdır.
MADDE DOKUZ / A
Kanun’a tamamen yeni getirilen, özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi başlıklı düzenlemesiyle yine katalog suçlar içerisinde sayılmayan bir suçun ya da haksız fiilin adeta katalog suç imişçesine hukuk ve yargılama güvenliğinden bağımsız olarak kolaylıkla içerikten kaldırılmasını sağlamak amaçlanmaktadır. Özel hayat alanı, ihlali ve zarar ve sonuçları benim için, sizin için ve örneğin bir Başbakan için veya Hülya Avşar için farklıdır. Müphemdir. Her bir münferit durumda durumun kendi şartlarına göre yargılamayla belirlenir. Bu hüküm aşağıdaki sakatlıklarının yanında yeni getirilen nefret suçu ile birlikte kanun koyucunun 5651 Sayılı Kanun’da gösterilen suç tipleri dışında erişimin engellenmesi kararı verilmemesini sağlama niyetinin adeta teyid etmektedir.
Burada da özel hayatının ihlal edildiğini iddia eden bir kişi veya kurum doğrudan idareye baş vurarak içeriğin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını talep edebilir. İdare kendisine gelen bu talebi doğrudan Erişim Sağlayanlar Birliği’ne ileterek en geç dört saat içerisinde içerikten çıkarılmasını sağlayabilir. Görüldüğü gibi yine yargı tamamen devre dışı bırakılmıştır.
Ancak bu uygulandıktan sonra yirmi dört saat içinde sulh ceza hakiminin kararına sunulması lütfen öngörülmüştür. Eğer hakim idarenin kararını bozarsa idareye yine bir itiraz hakkı tanınmaktadır.
Bütün bu düzenlemeler sanki bir süs ya da dekorasyonmuşçasına içerikten kaldırma tedbiri Telekomunikasyon İletişim Başkan’ının veya UDH Bakanı’nın doğrudan emri ile idare tarafından içerikten çıkarma işleminin doğrudan uygulanması öngörülmektedir. Başkan ve Bakan’ın bu emri ve buna göre yapılacak uygulama yargı denetiminin dışında bırakılmıştır!
Görüldüğü gibi zaten yetki gaspı içeren 5651 sayılı kanunu hepten hukuk devleti normları dışına çıkmaktadır.
SONUÇ:
Bu düzenleme bütün sektör aktörlerinden, üniversitelerden ve halktan adeta gizlenerek bir gün ansızın bir Torba Yasa teklifi olarak TBMM önüne gelivermiştir.
5651 Sayılı Kanunun yanlışlarını ve eksiklerini yıllardır Sayın Başbakan dahil herkese her ortamda anlatmış olmamıza, görüşmek, tartışmak, yardımcı olmak amacıyla yeni hüküm, düzenleme ve uygulama tekliflerini yazılı olarak iletmiş olmamıza rağmen ne yazık ki tüm bu girişimlerimiz tamamen göz ardı edilmiştir.
Bilişim ve teknoloji ülkesi olacağız, bilişim yatırımlarını artıracağız, Fatih Projesiyle teknolojiyi ilk öğretime indireceğiz derken var olan bilişim ve teknoloji yatırımlarını kaçıracak, zaten çok büyük belirsizlikler ve yanlışlar içindeki sektörü gerçek bir kaosa sürükleyecek bir düzenleme yapılmaya çalışılmaktadır. Müstehcenlik, nefret suçu, özel hayatın ihlali gibi kişiden kişiye, yerden yere, zamandan zamana değişebilecek münferit olarak her davada mahkelemeler tarafından ayrı ayrı ele alınması gereken en müphem kavramlar idareye filtreleme ve sansür bahanesi olarak sunulmakta ve yargı denetiminden çıkmaktadır. Yukarıda gerekçeleri ile belirttiğimiz üzere zaten ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, Anayasaya ve erkler ayrılığına aykırı olan 5651 Sayılı Kanun düzeltilmesi gerekirken, ülkemizi hem ekonomik hem de hukuki bakımdan çok zor durumda bırakacak hükümler içerirken, diğer yandan da ne yazık ki tüm temel hak ve hürriyetleri de ihlal etmektedir.